4 Temmuz 2016 Pazartesi

Unutmak...




"Parmak izlerimiz, dokunduğumuz hayatlardan
silinmez."

-Remember me (2010)


30 yaşıma ramak kaldı. O kadar az kaldı ki, zaten dökülmüş olan saçlarımın arasında beyaz tel arıyorum. Etrafımdaki arkadaşlarımın hemen hemen hepsinde en az bir adet beyaz tel var. Bende çıksın diye bekliyorum.

Neyse, konumuza gelelim...
Unutmak demiştim değil mi?
Unutmak...
Aslında benim çok iyi olduğum bir şey unutmak. 
Çocukken en yakın arkadaşımla oynadığım oyunları unutmak,
Komşunun çocuklarıyla oynadığım saklambaçın nasıl oynandığını unutmak...
Aşkabat'ta girdiğim ilkokul ve lise numaralarımı unutmak,
Hatta öğretmenlerimin bir çoğunun ismini, yüzünü unutmak!
Unutuyoruz hepimiz ama ben bir başka öğrendim unutmayı...
Unutmayı nasıl başka öğrenebilir ki bir insan değil mi?
Aslında farkına varmadan sizde böyle unutuyorsunuz...
Sadece farkına varmıyorsunuz veya varmak istemiyorsunuz...
Unutuyorum ben, yaşadığım anların hepsi gözümün önünde canlanıyor, anlatacak o kadar çok şeyim varken hiç bir şeyim yokmuş gibi. 
Kurduğum ütopik bir hayal gibi geliyor herşey, hissedemiyorum anlatırken...
Hayatımdaki en güzel günü anlattığımda, anlamsız derecede hissiz;
Hayatımdaki en korkunç şeyi anlattığımda, inanılmaz derecede korkusuz;
Hayatımdaki en kötü şeyi anlatırken, tiksindirecek kadar duygusuz....
Unutuyorum ben ama sizden farklı demiştim ya, işte bu.... Benim unuttuklarım, beynimde sanki izlediğim heyecanlı bir filmden kalan o duygusuz sahneler gibi, biliyorum, yaşadım ama unuttum...
Aslında unutmak ne biliyor musunuz?
Unutmak; bir hatıranı anlatırken hiç bir şey hissedememek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder