10 Şubat 2012 Cuma

Her başlangıcın bir sonu vardır...



Evet, buna hayatım boyunca inanmadım. Hiç bir zaman başlayan bir şeyin biteceğine inanmadım, inanamadım. Ama gördüm ki bitebiliyor herşey, hemde durduk yere...

Sabredersin, beklersin, üzülürsün, sabrettikçe, bekledikçe ve üzüldükçe güçlenirsin. Çünkü her büyük acı çektiğinde acı eşiğin yükselir ve daha az acı çekmeye başlarsın. Bu seni güçlendirir içine atarsın herşeyi sabredersin ve sonunda güçlüsündür...

Yaşadım, üzüldüm ve gördüm. Ben bu dünyada kimsenin göremeyeceği kadar güçlü olduğumu hissediyorum... Bu bir his değil aslında, bunu biliyorum... [nokta]

9 Şubat 2012 Perşembe

BİR KUTU DOLUSU YAŞAM




Bir kutu dolusu yaşam gönderiyorum sana, sade bir kurdeleyle süslenmiş.
Çöz kurdeleyi ve kaldır yavaşça kutunun kapağını...
Kocaman bir fırça ve bin renk koydum kutuya bir cennet resmi yapıp içine gir diye... 
Düşler serpiştirdim gizlice, düş kurmayı unutma diye. 
Bir tane de elma şekeri yerleştirdim, içindeki çocuğu yeniden tadabil diye...
Güneşin batışını, 
billur suyun sesini, 
kırmızıyı, gelinciklerin saflığını, taze ekmeğin kokusunu ve bir gülümsemenin sıcaklığını da sığdırdım. 
Ruhlarımız aç kalmasın diye... 
Kutuya biraz da sevecenlik koydum, güçlü ol diye, çünkü acımasız olan güçsüzdür. 
Beyaz bir güvercin uçup kendi kondu kutuya, barışı ve özgürlüğü sunmak için.... 
Bir buket sevgi, bir yudum aşk ve yarım bir elma da koymadan edemedim.
Paylaşmayı anımsayalım diye... 
Sevdiklerimize onları sevdiğimizi söylemek için yarını beklemeyelim. 
Hemen şimdi bunu yapalım diye... 
İçtenliği, umudu neşeyi, bağışlayıcılığı, özgüveni ve açık yürekliliği unutmadım,
'Ben'in dışına çıkıp bize ulaşabilelim diye... 
Son olarak da bir kart iliştirdim kutuya bak bu kartta neler yazıyor. 
Bu kutunun kapağını her kaldırışında yaşamla ilgili yepyeni şeyler keşfedeceksin. 
Yasamak için yarını bekleme, al yaşamı kollarının arasına ve sımsıkı sarıl. 
Yaşamdan yalnızca almak yerine ona bir şeyler ver. 
Kısacası bütünüyle 'İnsan' ol. 
Unutma (!) yaşam dokuması henüz tamamlanmamış, olağanüstü güzellikte bir duvar halısıdır ve sana ait olan boşluğu yalnız sen doldurabilirsin. 
Kimseyi kırmamak ve üzmemek şartıyla istediğin her şeyi dene... 
Bir gün sonsuzluğun bulutlarına oturduğunda ne aklin kalsın ne de kırık bir yürek...

6 Şubat 2012 Pazartesi

Ne zaman kendin için bir şeyler yapacaksın? (Can Dündar)



Henuz 18 ini yeni bitirmiştin, enerji ve umutla dolu hayata 
başlamaya hazırdın... Ne oldu? 
İstemediğin bir okula girdin. İnsanları mutlu etmek, saygı 
kazanmak, sevilmek için... Sevmediğin bir bölümde senelerini
harcadın.... 
Ayaklarını sürüye sürüye gittin derslere... Çalışmak istemedin ama 
yine de zorladın kendini... 
Güç bela bitirdin sonunda... Ne ailen, ne de arkadaşların görmedi 
yaptığın fedakarlığı... Alkışlamadılar seni, 
omuzlarının üzerine çıkarmadılar, madalya takmadılar... Enerjin 
çoktan tükenmeye başladı bile... Kimse bilmez nasıl kendini feda 
ettiğini... 
Ruhunu teslim ettiğini... Gençliğini tükettiğini... 
Şimdi iş bulman gerek...Para kazanman, araba alman, ev alman 
gerek.....İstemediğin bir işe girdin... Böyle olması gerekiyor 
diye... Sırf çevrendekiler bekliyor diye... İnsanları mutlu etmek, 
saygı kazanmak, sevilmek için... Sabahın köründe gidiyorsun 
işe...Sevmediğin insanlar ile gününü harcıyorsun... Heyecan 
duymadığın işlerle zamanını geçiriyorsun...Yarının gelmesinden 
nefret ediyorsun... 
Sevildiğini hissettin mi peki? Ya saygı? Bitti mi insanların 
istekleri? Özgür müsün artık? Hayır hala özgür değilsin...Şimdi 
evlenmen gerek... Öyle ya yaşın geçiyor, evde mi kaldın ne? 
Arıyorsun etrafında uygun birisini, 
artık evlenmeliyim diyorsun...Acaba gerçekten istiyor musun? Sana 
uygun birisini buldun işte, boyu 
boyuna, mesleği mesleğine, parası parana göre...Peki ya kalbin? 
Düğününden bir gece önce sessizce itiraf ettin kendine, ya doğru 
kişi değilse? Belli ki hazır değildin bu evliliğe... Evlenmek için 
evlendin...İnsanları mutlu etmek, saygı kazanmak, sevilmek 
için...Mutlu oldun mu peki? 
Kalbin heyecanla doldu mu? Akşam eve koşarak döndün mü? 
Sevildiğini hissettin mi? Seviştin mi tüm varlığınla? 
Daha evleneli bir sene dolmadı, insanlar çocuk demeye başladılar... 
İstedin mi gerçekten bir çocuk sahibi olmayı? Hazır mısın bir 
canlıyı yetiştirmeye? 
Söyle bana ne verebilirsin bu küçük insana? Hayatı kendi 
gözlerinle 
hiç yaşadın mı? Ne istediğini biliyor musun? Ya istemediğini? Hiç 
risk aldın mı? 
Sen hiç kendin için bir şey yaptın mı? Çocuğun bir gün sorarsa 
Özgürlük Nedir? Ne cevap vereceksin? Sen hiç özgürlüğü yaşadın mı? 
Evliliğinde problemler yaşıyorsun... Sevmediğin bir insanla 
cehennemi paylaşıyorsun... Boşanmak fikri kafana gelip gelip 
gidiyor... cesaret edemiyorsun... İnsanlar ne der diyorsun... Gene 
kendi duygularının üzerine bir duvar örüp başka insanlar için 
evliliğinde kalıyorsun.... Fedakarlığını gören biri var mı? 
Yaşadığın ızdırabı senin 
gibi yaşayan?Korkuların seni hapsetmiş, her geçen gün etrafına bir 
duvar daha örüyorsun. Sevilmeme korkusu, yalnız kalma korkusu, 
başarısız olma korkusu, saygınlığını yitirme korkusu ve daha neler 
neler... Hayatında hiç korkmadığın bir gün oldu mu? 
Cesaretle atıldın mı hiç, ya bilmediğin bir dünyaya girdin mi? 
Sevilmemeyi göze aldın mı hiç? Gülünç duruma düştün mü? Ağladın mı 
doyasıya, insanlara aldırmadan? Acı çektin mi hiç, hani öleceğini 
düşünecek kadar...Ve iyileşmeyi başarabildin mi hiç? 
Yaş erdi kemale diyorsun, bu saatten sonra benden ne köy olur ne 
kılavuz. 
Umutların tükenmiş, hayallerin yıkılmış... Koca bir ömür başka 
insanların kontrolü altında geçip gitmiş. Alışmışsın artık bu 
düzene, artık istesemde çıkamam diyorsun... Ve gene kendin için 
bir şeyler yapmaktan vazgeçiyorsun... 
Ne olurdu istediğin okula gitseydin... Kim ne derse desin, ressam 
olsaydın... 
Müzisyen, Arkeolog, Sanatçı, Sporcu olsaydın... Hayattaki büyük 
adımları ancak hazır olduğunda sen istediğin için atsaydın... 
Ne olurdu biraz risk alsaydın? Biraz kendine güvenseydin? Biraz 
kendine inansaydın? 
Ne olurdu seni çepeçevre saran zincileri kırıp, 
önünde ki duvarları aşıp, kendin olabilmeyi başarsaydın? 
Kim ne diyebilirdi sana? Gene kimse madalya takmazdı, gene kimse 
alkışlamazdı, gene kimse seni omuzlarının üzerine çıkarmazdı... 
Ama sen kendine saygı duyardın! 
Haydi şu anda şu dakika bir daha bak hayatına... Bu sefer kendin 
için bir şeyler yap...Bırak insanlar sevmesin seni, bırak senin 
mutsuzluğundan mutlu olmayıversinler, bırak takdir etmesinler, 
onaylamasınlar, bırak dedikodunu yapsınlar, itiraz etsinler... 
Hayatında bir kere olsun bu riski al! 
İstediğin mesleği yap... Zevk al ürettiğin işten... Uçarak git 
işine...Keyif al birlikte çalıştığın insanlardan... Yaşamını kendin 
SEÇ ve MUTLU OL seçtiğin bu yaşamdan... 
İstediğin insan ile istediğin zamanda evlen... İster 20 inde ol, 
ister 50sinde... Senden başka kim bilir doğru insanın kim olduğunu 
ve doğru zamanın ne zaman olduğunu? Dinleme başkalarını... 
Evlenmek için hiç bir zaman geç sayılmaz... Ve hatta istiyorsan asla 
evlenme... Bu yaşam senin, ve ızdırabını da, mutluluğunu da 
yaşayan tek sensin.... 
İstediğin zaman çocuk yap... Kendini hazır hissettiğinde, yaşama 
bir canlı getirmek istediğinde ve o çocuğa verecek bir şeylerin 
olduğunda... Ve hatta istemezsen hiç çocuk yapma... 
İstiyorsan başka bir şehre taşın, başka bir ülkeye, başka bir 
kıtaya...Mecbur değilsin bu şehire tıkılıp kalmaya... 
İstiyorsan yeniden okula başla, yeni bir 
meslek, yeni bir hayat, yeni ben diyerek kendin için yaşa... 
Şimdi soruyorum sana... 
Ne zaman kendin için bir şeyler yapacaksın? 

2 Şubat 2012 Perşembe

Engelli bir çocuğun annesine mektubu...






Merhaba anne...
Nasılsın?
Ben iyiyim.
doğmama çok az bir süre kaldı.
Ama sana sö...ylemem gereken birşey var.
Kimilerine göre bazı eksikliklerle geleceğim..
"Özürlü" diyecekler bana..
Ama ben kimseden "özür" dilemeyeceğim anne..
Senin dışında...
Senden şimdiden özür dilerim..
Beklentilerinin hepsine cevap veremeyeceğim için..
Komşumuz çocuklarını benimle oynatmak istemediği zaman boynunu eğeceğin için..
"Bana doğru düzgün bir evlat bile veremedin", sesini duyarsan birgün..Kulağındaki her yankısı için..
Mağaza mağaza dolaşıp bisiklet seçmenin tatlı heyecanı yerine,
Tekerlekli sandalye almanın burukluğunu sana yaşatacağım için..
Çağrılmayacağımız her aile toplantısı,bayram kutlaması, piknik için..
Yada çağrılacağın ama benim yüzümden gidemeyeceğin her toplaşma, her düzenlenen kadınlar günü için..
ÖZÜR DİLERİM ANNE..

Ama senden bir isteğim var;
Benden sakın vazgeçme anne!
Bacaklarım güçsüz olabilir..
Kolayca tırmanamayabilirim merdivenleri..
Sakın beni taşımaya kalkma anne!
Tamam engelleri birlikte aşalım yine..
Ama sen elimden tutma!
Bana yardım etmek istiyorsan yukarı çık ve bana "gel" de!
Çıkamadığım için ağlayabilirim belki de..
Ama sen ağlat beni anne!
Ağlasamda daha çok merdiven çıkarmalısın bana..
Yoksa asla güçlenemem..

Kulaklarım iyi işitmeyebilir..Konuşmaya başlamam biraz zaman alabilir belki..
Ama sen sakın suskunluğa bürünme anne!
Daha çok konuşmalısın benle!
Daha çok şarkı söylemeli, daha çok kitap okumalısın bana!
Yoksa asla konuşamam...

Belki bazı takıntılarım, ısrarlarım olabilir geldiğimde..
'N'olur bana 'hayır' de anne!
Bana acıdığın ve beni mutlu etmek için, istediğim herşeyi yapma hatasına sakın düşme!
Lütfen ağlat beni anne!
Şimdi beni ağlat ki, ilerde birlikte ağlamayalım..
Yoksa asla ayakta duramam..

Belki etrafındaki insanlardan biraz farklı bir yüzüm olabilir doğduğumda..
Çok iyi görünmeyebilirim belki..
Ama sen yine güzel güzel bak bana anne!
Öyle bakki, bende aynaya baktığımda karşımda güzel bir yüz görebileyim..
Yoksa asla kendime gülümseyerek bakamam...

Bir şeyleri hemen kavramayabilir, çabucak anlamayabilirim belki...
Ama sen yine anlat bana anne!Defalarca anlat!
Benden sakın VAZGEÇME!
Yoksa asla Öğrenemem...

Son birşey daha;
Lütfen bu satırları okurken ağlama!
Çünkü ben yazarken inan hiç ağlamadım ANNE!

1 Şubat 2012 Çarşamba

Umutsuz olduğu bir anda sevmek ister insan...

Evet... Bir insan umutsuz olduğunda sevmek ister, umutsuz olduğunda sever diye bir kaide yok ama umutsuz olduğunda "keşke sevseydim" der... Oldu, olacak, oluyor derken bazen biter herşey, acıyla dolarsın anlamazsın olup biteni. Bazen bazı şeyleri söyleyemezsin, söylememelisin, söylememen gerekir ancak söyleyemediğin için kaybedersin, aslında söyleyeceğin şey onun için en güzel şey olsa bile...

Kaybetmekten korkmuyorum, sadece daha mutluyken neden daha mutsuz edeyim kendimi?

Umutsuz olduğu bir anda sevmek ister her insan,
Birazcık şanslıysan neden olmasın,
Kendinden emin değilsen sevme
Bensiz mutluysan hep öyle kal...

Eğer, her gece yattığında
Büyülü düşler sana
Benden bahsediyorsa..
Hemen tatlı uykundan uyan
Çünkü ben hiç uyuyamam,
Seni düşündüğüm zaman...
Ben ki sevmekten hiç uslanmam...