Eskiden bir çocuktum. Meraklı, herşeyi öğrenmeye çalışan bir çocuk... Kendime o kadar çok güveniyordum ki sanki dünyayı yönetebilecek bir kişi sorsalar bana, kendimden başka kimseyi öneremezdim... Evet doğru, artık ne dersiniz buna bilmiyorum ama ben buna "fazla özgüven" diyorum....
Fazla Özgüven???
8 yaşındayım, Türkmenistan diye yuvarlak balkonlara sahip binalarla dolu, kuru havası mazot kokan, değişik, siyah ve çekik gözlü insanların olduğu bir ülkedeyim. Etrafımda kimseyi tanımıyorum, dışarıda oynadığım (ayda yılda bir) çocukların bile isimlerini bilmiyorum. Çıkıyorum, garip konuşmalar sonucunda anladığım kadarıyla onlarla değişik taş oyunları oynuyorum, patlak bir topla futbol oynuyorum yada bir inşaatın içindeki vinçlere tırmanıyorum. Hiç bir şey bilmiyorum, ama merak ediyorum ne olup bittiğini...
İnşaat halinde, boş bir binaya girdiğimde yerde gördüğüm örümcek geliyor aklıma. 4 tane çenesi var, garip hareket ediyor ve sanki benden rahatsızlık duyuyormuş gibi görünüyor. Sinirli agresif ve çok korkunç. Benim üzerime doğru atlıyor ve korkup kaçıyorum hemen, belki üzerimde bir yere tutundu yada bana dokunamadan yere düştü ama merak ediyorum, nasıl oldu da yaklaşık 1 buçuk metre uzağına atlayabildi o yaklaşık 5 cm büyüklüğündeki böcek!?
İnternet daha dünyada yeni yeni kullanılmaya başlandığı için haliyle bu 3. dünya ülkesi bile olmayan ülkede yok, yada geldi ama bizim haberimiz yok.
Her neyse, bir kaç gün sonra, o kavurucu sıcakta okullar açılınca 57. Mektep diye söyledikleri, Türkiye Cumhuriyeti müfredatını uygulayan bir okula kaydım yapılıyor 2. sınıftan. Okul çok berbat görünüyor, garip giyimli insanlar, rüküş elbiseleriyle, konuştuklarını anlamadığım Türkmen ve Rus öğretmenler... Offfff çokk sıkıcı!!!
Eğlenceli bir şeyler bulmak adına, okulun arka bahçesindeki boşlukta sürekli olarak bir şeyler kurcalıyorum, değişik şeyler arıyorum, buluyorum yapıyorum gizliyorum saklıyorum bulmaya çalışıyorum saçma sapan şeyler işte! Çocukluğum bu gibi aptal şeylerle geçti 4. sınıfa kadar!
Derslerim ortalama sayılırdı. Yeni gelmiş olmama rağmen, okulda beni tanımayan kimse kalmamıştı. Ben kimseyi tanımıyordum ama okulun "krutoy" yane Türkçesiyle "popüler" diyebileceğim türden birisi olmuştum. Herkes bir eğlence vs olduğunda beni çağırır olmuştu. Kim bilir kaç tane tanımadığım arkadaşlarımın evine gittim, davetine katıldım bilmiyorum!
5. Sınıfa geldiğimde, özel bir Türk ilköğretim okulu açıldı. Daha doğrusu öyle bir okul vardı ancak 5. sınıflar daha açılmamıştı ve biz o okulun ilk 5. sınıf öğrencileri ve dolayısıyla ilk mezunları olacaktık. Başkent Eğitim Kurumları, Aşkabat Özel İlköğretim Okulu... Unutmam, özlediğim Yasemin Küçükhöyük öğretmenimi... Çok severdim onu...
5. sınıfın yarısına geldiğimde, karnemdeki 2 tane "3"'ü gördüm. Benim gibi popüler bir "Burak Abi"ye bunu yakıştıramadım ve kendimi derslere daha çok vermeye başladım. Bir keresinde unutmuyorum, öğretmenim beni aileme şikayet etmişti, ödevlerimi arkadaşıma yaptırdım diye. Onlar bile inanamıyordu öyle olabileceğime. Neyse ki zamanla, sınıf arkadaşlarıma İngilizce ve Matematik derslerinde yardım edebilecek kadar iyi olmuştum ve mezun olurken okul 2.si olmuştum... Orada ismimi söylediklerinde, sahneye çıktığımda inanamıyordum...
Ve şimdi okul 3.sü...............................................Ahmet Yavuz Aydemirr (neyse artık, o daha başarılıydı haketti çocuk)
Okul 2.sii...................................................Burak Türk (hayırlısı olsun...)
Evet okul ikincisi Burak Türk sahneye lütfen.................(çıksana be çocuk manyakmısın adını söylemişler.... Burada değil galiba, ama sınıftaki herkes burada?)
Hadi canım! Benim adım söylenmiş!!!!!!
Çok şaşırmıştım buna... Ben 2. olamazdım, nasıl olduğunu bile bilmiyordum!
Veee okulu 1.lik ile bitiren öğrencimiz Rümeysa Söylemez...!!!!!!!!!!!(aaah Rümeysa ah...)
Sonuç olarak okulu bitirmişdim, ve okul 2.si olarak!
Liseye başladım.. Turgut Özal Türkmen Türk Lisesi.. Türkmenistan'daki özel okullar içerisindeki en seçkin okuldu, girdiğim sene burayı haketmeliyim dedim ve çalışmalarıma başladım....
Türk'ler içerisinde belki en kararlı ve en sosyal kişiydim. Yine ismini bilemdiğim çocuklar geliyor selam veriyordu. İnanın hala bile 300 kişilik okuldan 3 5 kişi ve sınıf arkadaşlarım dışında kimsenin adını bilmiyorum, Türkmenistana gittiğimde yoldan çevirip "Burak abi nasılsın iyimisin, beni hatırladın mı?" gibi sorulara çok şahit oluyorum...
Olimpiyatlar, bilim sergileri, koro, müzik, tiyatro, klüpler! Hepsinde adım var neden ve nasıl?
Girdiğim günden itibaren koroya alındım. Aslında neredeyse herkes korodaydı, ama ben okul bitene kadar koroda kalabilecek tek kişiydim!
2. senemde Piyano hocası geldi, piyano dersleri almaya başladım... Bu arada ilk sınıftan itibaren İngilizce ve Bilgisayar olimpiyatlarındaydım, ayrıca bir çok klüptede adım vardı... Hepsinden ziyade Sınıf başkanlığı ünvanı da bendeydi, okul temsilcilerinden de bir tanesiydim!
3. senemde, daha 14 yaşındayken bilgisayar olimpiyatlarına iyicene merak saldım, ve çalışmalarımın hepsi neredeyse laboratuvarda geçiyordu. Seviyordum, saçma sapan pascal uygulamaları yazıyordum! Nikita abi ile birlikte abuk subuk projeler geliştiriyorduk! Başarılımıydım?? Bunu Murat Çebiç hocama sormam gerekiyor zannedersem...
Bir süre sonra bir takım olaylar sonucunda bilgisayar olimpiyatlarından ayrılıp Astronomi Klübünü Teoman Sağlam hocam ile birlikte kurduk. Çok güzel günlerdi o saçma sapan tartışmalar yaptığımız, çalışmalar yaptığımız günler. Fizikte bu kadar başarılı olabileceğimi düşünmemiştim...
Lise bittiğinde bir çok şeyi başarmış, Konservatuar'da Piyano eğitimi almayı hedefleyen bir genç vardı, gayet başarılıydı ve okul not ortalaması 4.87'ydi. Büyük bir başarı. Belki bu gibi bir başarıya sahip olan başka bir Türk olmamıştı. Hiç bir fikrim yok, lütfen arkadaşlar yanlış anlamayın, kendimle gurur duymam için çok fazla sebebim var lise hayatımda...
Sonunda Marmara Üniversitesini kazanmış ve okumaya başlamıştım. Şimdi güzel bir yerdeyim, güzel insanlarlayım. Bana her zaman destek olan insanlar var ve her zaman destek olacaklarını biliyorum...
Bu yazıyı neden mi yazdım?
İnanın bende bilmiyorum... Sadece kendimle gurur duymam gerektiğini biliyorum, her ne kadar şu anda çok ciddi sıkıntılar çeksem bile, bana destek olabilecek insanlar olduğunu, anlayışla karşılayabilecek insanlar olduğunu bilmenin vermiş olduğu rahatlığı yaşıyorum belki de... Sizi seviyorum, her ne kadar benim arkamdan çok fazla iş çeviriyor olsanız bile, her ne kadar beni çok burnu havada görüyor olsanız bile, her ne kadar "değişik" bir insan olduğumu düşünüyor olsanız bile...
Ben sıradan bir insan değilim, siz kendinizi başkalarıyla aynıyım diyerek sıradanlaştırıyorsunuz. Herkes ayrı bir dünya, herkes farklı bir insan. Bu yüzden farkımızı anlamamız, buna göre kendi hayatımıza bir şekilde yön vermemiz gerekiyor.
Ben farklıyım, ben değişiğim kabul ediyorum. Ama bana bu farklılık veya değişiklilik çok faydalı geliyor. Sıradanlaşamıyorum, sıradan giyinemiyorum yada sıradan konuşamıyorum. Yaşıtlarım gibi olmak bana dokunuyor çünkü o kadar saçma şeylerle uğraşıyorlar ki!!! Aptalca geliyor bana!
Disko'da eğlenmek mi? Bana göre değil...
Bodrum'da tatil yapmak mı? Artık bana göre değil...
Eğlence anlayışım benim, yeni bir şeyler, istediğim işime yarayacak bir şeyler üretebilmek! Boşa zaman harcamak değil üzgünüm...
Dinlenmek size göre Kemerde karı kız peşinde koşmak olabilir, bana göre bir dağ evinde odun kesmek, ya da sırt çantasıyla öylesine herhangi bir yere bilet alıp gitmek...
Az kaldı, günübirlik bir yere gideceğim... Öylesine, ilk bilet nereyeyse atlayıp gideceğim sabah erkenden...
Neden mi?
DİNLENMEK İÇİN!