20 Nisan 2012 Cuma

Mucizem...


Bu şarkının melodisinin bir amacı vardı ve o amaca ulaştığını düşünüyorum her ne olursa olsun... Yazmak kolay değildi, söylemek çok daha zor ve şimdi unutulmaya yüz tuttu ve bunu istemiyorum. Unutulması gereken bir şey varsa oda şu; YARIN NE OLACAĞI!

Kaise Mujhe Tum Mil Gayee




Seni bulmuştum nasıl şanslıyım,
Ben kazandım, ayın düşüşü gibi, yavaş yavaş bir deliğe...

Güneş gibi ilk kez
Senden gelen dalgalar bana dokunmadı gitti

Seni dinlesem yada görsem
Tutkuyla gevşerdim.. Neden?
Gece izlemedin mi beni hiç?

Seni bulmuştum nasıl şanslıyım...
Ben bu olduğunu düşünüyorum,
Başkasına verecek tek bir günüm yok, zamanım yok...

Ancak birden bire gözüme geldi o yeşil ve bir dilek dile...
Şelaleler ve nehirler olsun,
Lambalar aydınlatsın heryeri.
Değil hayatın tadı,
Sevgimizin ruhu değişsin!

Dünya zamanı değişecek, ama biz her zaman böyle olacağız,
Kollarında aynı şekilde,
Kalbimde sen, her dakika her saniye...

18 Nisan 2012 Çarşamba

Kim ne derse desin KENDİ DÜŞÜNCELERİMİZ ÖNEMLİDİR!


Duygulardan bunaldığım bir anda geldin ve o duyguları tekrar kazandım..
Taş olmuş kalbimi bir tek sana yumuşatabilmiştim bu zaman süresinde...
İlk seni terk ederken içim sızladığı gibi hissettim,
Ama elimden bir şey gelmezdi, seni daha çok mu üzseydim?

Bazı saçma şeyler gelip durur başıma, 4 yıldır böyle oldum birden,
Herşeyin sorumlusu tutulmak sence kolay bir şey olabilir mi?
İlk çaresiz kaldığımda öğrendim güçlü olmayı,
Ama elimden bir şey gelmezdi, gücümle seni daha mı ezseydim?

Bir harita çizdim kendime, haritada işaretli alan sendin,
Bu yoldan dönmem için bana geçerli bir neden olabilir mi?
İlk yola çıktığımda anladım sabırlı olmayı,
Ama elimden bir şey gelmezdi, sabrımla seni daha mı bekletseydim?

Sonuçta bir şeyler kazandık, bir şeyler kaybettik
Sence onda yaşadığımız şeyler anlamsız olabilir mi?
İlk seni tekrar bulduğumda anladım emin olmayı,
Ama elimden bir şey gelmezdi, senin inanmadığını zorla sana mı inandırsaydım?

Bazen insanlar ne olduğunu bilmeden milyon tane yorum yapabiliyor. Görünüşe fazla gereksiz önem veren bir milletiz, duyumlarımıza ve bilmediklerimize çok önem veren bir milletiz. Şimdi bu "duyumlarımız" ve "bilmediklerimiz" başka insanlara istemediği şeyler yaptırmak zorunda kaldı. Bu yüzden lanet okuyorum bir çok şeye, içimden küfrediyorum, hakaretler yağdırıyorum ve dayanamıyorum buna daha fazla. Bu kadar şey olmaz diye düşünüyorum...
Bir insan ne kadar başarılı olursa o kadar düşmanı olur ya, ben artık başka şeylerde gördüm, sadece etrafındaki insanlar değil, ailelerinde bunlara düşman olabileceğini görmüş öğrenmiş oldum. Sırf kendi istedikleri şeyleri yapmadığım, kendi bildiğim ve istediğim şeyleri yaptığım için bu durumdayım...
Bunları ilk defa başka insanlara buradan söylüyorum onun dışında bu güne kadar hep 2 3 kişi bildi...
1. Ben kendi ailemin yüzbinlerce dolar parasını riske atacak kadar önemli bir insan olmadım, ve benim yüzümden hiç bir şey olmadı!
2. Babamın işlerinin düzelmesi için 2 ay boyunca anneme "arkadaşlarlayım" "diskodayım" diye binlerce yalan söylemek zorunda kaldım polisin yanında olduğum için. Babamın ne iş yaptığını bile tam olarak bilmediğim için görmediğim zulüm, işitmediğim laf kalmadı ama sustum ve yine sormuyorum neden yaptım diye!
3. Beni okutmak için 7 sene boyunca para harcadınız... Her ay ortalama 4 bin lira göndermiş olsanız bu 7 x 4000 x 12 yapar ki buda yaklaşık olarak 300.000 TL eder ki bir tek Psikolojik Danışman yada Rehber Öğretmen olmam için beni zorla orada tuttunuz, borcum olsun, en kısa zamanda hepsini kuruşu kuruşuna ödeyeceğim size!
4. Bir kızcağaza neden bu şekilde yaptığınızın açıklamasını kesinlikle sormayacağım size, sizin KESİNLİKLE geçerli olan (tabiki size göre, bana göre değil) "ailemize uygun" olan kız kriterlerinize uymadığındandır! Ama ben bir müslüman insanın bu gibi terbiyesiz, ahlaksız ve onursuzca bir davranış yapacağını düşünmüyorum. Bu yüzden kusura bakmayın sayın büyüklerim...
5. Milyon dolarlarınız sizin olsun, binlerce dolarlarınız lüx mercedesleriniz yada bmw'leriniz yada evleriniz binalarınız sizin olsun umrumda değil. Ben bir gün karşınıza onlarla ("kendi elde ettiğim" şeylerle) çıkacağım ve göreceksiniz.
6. Sayın okuyucularım, bu yazıyı siz dikkate almayın çünkü çok felaket bir sinirle yazıyorum ve artık haykırıyorum dünyaya; "AİLENİZ NE DERSE DESİN, KESİNLİKLE SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ VE İSTEKLERİNİZ ÖNEMLİDİR"

16 Nisan 2012 Pazartesi

Herşey bizim elimizde...(Can Dündar)

Herkes bir arayış içinde, ama hiç kimse ne aradığını bilmiyor.

Sanıyoruz ki çok paramız, sürekli yükselen bir kariyerimiz, bahçeli bir evimiz, spor bir arabamız olunca biz de çok mutlu olacağız.

Hadi maddeciliği bir kenara bırakalım; niye herkes aşktan şikayetçi?

Çevremizde kaç kişinin aşk hayatı iyi gidiyor? Eminim parmakla sayılacak kadar azdır. Ve eminim hiç kimse yanlışın nerede olduğunu da bulamıyordur.

Ben ten uyuşması kadar ruh uyuşmasının önemine inanırım. Hatta insanların eş ruhlarının olduğuna bile inanırım. Ama ruhları olmayan bedenler birbirleriyle ne kadar uyuşabilir ki? Evet, önce göz görür fakat ancak ruh sever. Ayrıca ruhumuz olmadan eş ruhumuzu bulmak gibi bir şansımız olmadığına da eminim... İşte bu yüzden içimiz de sürekli bir eksiklik duygusuyla yaşıyoruz hepimiz, işte bu yüzden sürekli duvarlara çarpıp çarpıp kendimizi kanatıyoruz ve işte bu yüzden mutluluğu bir türlü yakalayamıyoruz...

Gerçekte hız çağında yaşıyoruz. Her şey o kadar hızlı geçiyor ki, ne işe, ne arkadaşlarımıza, ne ailemize, ne çocuğumuza, ne kendimize yeterince vaktimiz kalmıyor. Akrep ve yelkovanla yarış halindeyiz. Bu yüzden bütün ilişkiler yarım yamalak, bütün sevgiler bölük pörçük.

Sevmeye bile vaktimiz yok bizim.

Oysa teknolojinin nimetlerinden fazlasıyla yararlanıyoruz. Ne çamaşır yıkıyoruz ne de bulaşık, çayımızı kahvemizi makineler yapıyor.
İşlerimizi bir telefon, bir faksla hallediyoruz. Uçaklar bizi iki saat içinde dünyanın bir ucuna taşıyor. Hatta artık gitmeye bile gerek yok, internetle dünya elimizin altında. Ama yine de vaktimiz yok işte!
Bence doğanın kara bir laneti. Biz ondan uzaklaştıkça, o da bizden bütün zamanları çalıyor.

Milan Kundera "yavaşlık" adlı kitabında; "yavaşlık hep aldatır,hızlılık ise unutturur" diyor. Telefon hızlılık mesela, konuşulanları,söylenenleri unutturur. Mektupsa yavaşlık, hep vardır ve hep hatırlatır. Evet freni patlamış kamyon gibi yaşamanın hiç anlamı yok.
Ayağımızı gazdan yavaş yavaş çekelim ve biraz mola verip ruhumuzun da bize yetişmesini bekleyelim artık.

Aceleye ne gerek var?

Hayat yalnız biz izin verdiğimiz gibi geçer. İyi ya da kötü hızlı ya da yavaş...

Her şey bizim elimizde, sevgi de, aşk da, başarı da. Ama ancak kendi ruhumuzla buluştuğumuzda...
Can Dündar (Şiir Gibi Yazılar)

Bir duyguyu yırtmak kolay mı?



Çok zordu biliyorum. Bir duygu yırtıldığında çalan müzikti o gece bu... Tüm o duyguların hepsini verdiğin, benim hayatımı değiştiren o resmin yırtılması hayatımı mahvetti o gece belki. Ama yine ben güçlü olmaya çalışacağım bunun karşısında...

Bir duyguyu yırtmak kolay mı o kadar? Hayır değil, bakışlarında gördüm, hissettim ama ne çare? Ben miydim suçlu? Haketmişmiydim o duyguları sence bazı şeyleri söylemeyerek sana yada söyleyemeyerek?

Bir duyguyu yırtıp atmak kolay mı... 

12 Nisan 2012 Perşembe

Zoobi Doobi...


Şimdi etrafımdaki bir çok insan benim deli olduğumu düşünüyor. Onların öyle düşünmelerini çok normal karşılıyorum açıkcası, çünkü düşünceleri bastırılmış ve kendi potansiyelini sınırlamış bir üst limit belirlemiş insanlarınbulunduğu toplumda yaşıyorum... Genellikle bu insanlar kendi yapabileceklerini bilmiyorlar ve basit işlerle uğraşıp kendi potansiyeli hakkında fikir sahibi olan insanlara deli diyorlar.... Şimdi gelelim asıl meseleye...

"ADAM YAPIYOR ARKADAŞ!"
Adamlar yapıyor evet.. Kendin diyorsun ya, ulan onlar adamda sen değil misin? Neden sen yapamayasın bir şeyler? Belki onlardan çok daha fazla şey yapabileceksin neden uğraşmıyorsun?
- Boş yere zaman harcayamam olum saçmalama malmısın :)
Aldığım cevap bu... Hemen hemen hepsinden..
"Anne bir 10 sene sonra şu arabadan zaten olacak neden bakıpta konuşayım ki para var huzur var diye?" dediğimde her seferinde aldığım cevap; "Burak, hayal dünyasından çık!"
Yaa bırak yaaa :) kendi hayallerimi kurmazsam, hayallerim olmazsa onların peşinden nasıl koşabilirim? Sonuçta insanların yaratıcılıklarını bu hayal dünyaları belirlemiyor mu? Töbe töbe!!!

"Gir devlet memuru ol, özel sektör belirsiz bir iş!"
Eee başka ne istiyorsun anne? :) Pardon, o zaman babam kliniğini kapatıp devlette çalışsın, oh ne güzel diş hekimleri alıyor 3bin 5bin lira babam niye girmiyor ki o zaman?
- Babanla kendini mi kıyaslıyorsun..?

Şimdi açıkca söyleyeyim, eğer annemi dinlemiş olsaydım bir devlet okulunda 1600 2000 TL arası maaşla çalışan bir Rehber Öğretmen olacaktım, kendime kredi ile bir ev alabilir, arabamı alabilirdim. Belki askerliğimi de doğuda 2500 lira alarak 12 ayda bitirebilir döndüğümde de paraya para demezdim.. Sabah 9 akşam 3 çalışırdım, günde ortalama 500 tane öğrenci ile uğraşmam gerekirdi (yada gerekmezdi :) rehber öğretmenleri bilirsiniz, odalarında oturup dururlar sürekli..). Bundan bir 30 sene sonra, 3bin TL maaş ile İstanbuldaki bir okulda bir arabası bir kaç tane evi olan bir kaç milyar belki biriktirmiş bir öğretmen olarak emekli olabilirdim.

Ama.............

Özel bir şirkette bin lira gibi bir maaşla başlayıpta, kendi "zihnimi" daha çok kullanarak genç kalmanın bir yolu varken neden bu yolu seçeyim ki? Öncelikle benim yapabileceğim bir iş olsaydı zaten bu işi yapmazdım öğretmenlik bölümü sonrasında. Aptalmıyım ki ben gidipte o kadar maaşı bırakayım hemde başlar başlamaz... Şimdi zamanımı ve "kazanamadığım" paramı geleceğime yatırdığımı düşünüyorum ve biliyorum ki bundan bir 3 5 sene sonra çok daha mükemmel yerlerde olacağım. Şu an çalıştığım yer olmayabilir burası tabikide, yada yaptığım iş ile çok alakalı olmayabilir ama biliyorum bunu.

Bu güne kadar her ne olursa olsun, milyon tane yaşadığım sorunlarımın içinde beni teselli eden şeyler vardı... 1 hafta boyunca oturup kafamı patlattığım ve planını yaptığım bir şeyin ufak tefek sorunlar yüzünden bozulmasına göz yumamam. Bu yüzden kusura bakmayın, size göre hakettiğim maaşı almıyor olabilirim (ki bence yeterki kadar alıyorum!) ama bunların hepsi benim kendi hayatım için yaptığım planımın bir parçası. İşin içinde de birazcık siyaset var tabiki aileme karşı, buna yapacak bir şey yok ne yazıkki ailem sağolsun. Öğretmen olamayacağımı ileride bir gün umarım anlayacaklar tam olarak ;)

Şimdi bu yazıyı okuyan hepiniz; aşağıda yazdığımı sesli bir şekilde etrafınızda kim olursa olsun okuyun, gerekirse bağırarak okuyun ama sesli bir şekilde olsun bu mutlaka;

BÜYÜK PLANLARI KÜÇÜK PROBLEMLER BOZAMAZ!