27 Mayıs 2015 Çarşamba

Çocukken kendime verdiğim bir söz...


Kendime çocukken verdiğim bir sözü hatırlıyorum da,
babam çok haklıymış...

     Üniversiteyi kazandıktan sonra ailem beni tanımadıkları (daha doğrusu bir kaç saat tanıdıkları) birilerinin yanına bırakmıştı. 4 ay dayanabildim ve çıkmıştım o evden.... Çok kötü zamanlardı benim için... Babamı aradığımda "Paran mı bitti" der annemi aradığımda "Oğlum üşüyor musun?" sorularına maruz kalırdım...
     15 yaşında bir çocuktum üniversiteye başladığımda. Aşkabat'a gittiğimde bir kaç kere babam karşılamış olsa bile genellikle erkek kardeşim gelirdi beni karşılamaya, ancak sıkıntı yaşadığımda babamı arardım o da tanıdıkları vasıtasıyla daha hızlı bir şekilde pasaport kontrolünden filan geçmemi sağlardı.
     Bir keresinde hatırlıyorum babamın yanına gittiğimi ve onunla konuşmak istediğimi söylemiştim. Babam her zamanki gibi ofisinde önünde evraklarla hesap kitap ve inceleme işleriyle ilgileniyordu ve bana verdiği bir cevap çok içime oturmuştu;
-Paran bittiyse git Oğulsapar'dan (Muhasebeci kadın) istediğin kadar al!
     Elim ayağım titredi ve odasından çıktım bir hafta ofise girmemiştim. O günden sonra hep babama kızdım. Her gün birileriyle toplantısı olur, her gece elçilerin misafirleriyle ilgilenirdi. Sürekli günlük şehir gezmeleri veya ayda bir yurt dışı gezilerine giderdi. Geceleri saat 11'den önce geldiğini çok nadir bilirim. Çok kızmıştım ona ve kendime söz vermiştim onun gibi olmayacağım diye...
    Aradan seneler geçti, 28 yaşına girdim ve şunu fark ettim, babam gibi olmuşum...
    Gece 12'lere, 1'lere kadar çalışan, sabah 6'larda 7'lerde kalkan, gece gündüz iş düşünen birisi olmuşum. Bırak arkadaşlarımla vakit geçirmeyi, annemin sevdiği yaş pastanın çikolatalı olmadığını unutacak kadar çalışmışım... Kız kardeşim aradığında "Çok işim var, arayacağım" seni deyip aramayı unutmayı, toplantıda olduğum için cevap veremediğim eski kız arkadaşımla tartışmayı (2 sene önce ayrıldık) whatsapp'tan mesaj gönderen arkadaşlara cevap yazmayı unutmayı... Unutmuşum her şeyi... İnsanlarla konuşmayı bile unutmuşum...
     Eskiden hayat ne güzeldi, en azından mutlu olabildiğim başka şeyler de vardı...
     Büyüdükçe her şey acımasızlaşıyor, boş şeylere anlamsızca üzülmeye başlıyorsun. Bazı gereksiz gördüğün şeylerin içine fark etmeden dalıyorsun ve canın yanıp kendine geldiğinde iş işten geçmiş oluyor.
     Daha sonra kendini daha çok işe veriyorsun, daha çok çalışıyorsun, daha çok mahvediyorsun kendini... Kurumsallaşmış insanların yanında yüzlerine gülerken arkalarından nasıl iş çevireceğini düşünüyorsun, kime ne yapsam da zorlansa diye uğraşıyorsun, kime hangi yanlışı yaptırırım demeye başlıyorsun ve bu acı veren duruma ister istemez geliyorsun...
     15-16 yaşlarımdayken babama kızıp kendi kendime söz vermiştim "Babam gibi olmayacağım" diye; ama şimdi babamdan daha beter bir hale geldim... Bu yaşıma gelene kadar babama hak vermemiştim ama artık babama çok hak veriyorum.... Hayat acımasız, soğuk ve zalim...
     Kendini buz gibi duvarların üstündeki maskelerle ayakta tutuyorum son bir kaç haftadır, ve gerçekten artık korkuyorum... 
     Ya bu benim gerçek yüzümse ve senelerce kendi yüzüm zannettiğim bir maskenin altında yaşamışsam?

26 Mayıs 2015 Salı

Bir bakıyorsun hayatta yapmam dediğin şeyin baş rolündesin...




Bi bakıyosun hayatta yapamam dediğin şeyin başrolündesin.
– Kelebek Etkisi

Garip günler geçiriyorum. 
Mesela dün doğum günümdü ama normal bir günden daha sıkıcı geçti...

26 Mayıs 2015

Bu gün doğum günüm ve arkadaşların zoruyla Autoshow 2015'te biraz dolaştıktan sonra her zamanki gibi gece geç saate kadar ofiste çalıştım. Tüm ışıkları söndürüp sadece masamdaki ışığı açık bıraktım, önümde açık olan deftere kurşun kalemimle ağırca notlarımı yazarken bir yandan da insanları düşünüyordum. Bazen insanlar benim gibi kafalarını saçma şeylere takabiliyor...

İnsanlar acaba tepkilerini neye göre belirliyor? Çok derin bir konu... O anki ruh halinden tutun, karakteri, yaşam tarzı, ailesi, çevresi herkes bunu etkiliyordur mutlaka...

Bu gün doğum günüm ve ben neyi düşünüyorum...

Telefonuma gelen mesajlardan da boğuldum, 2 sene önce hiç bir şekilde aramayan kişiler şimdi neden arıyor anlam veremiyorum... Aslında sebebini biliyorum ama umrumda değil, nezaketen "Teşekkürler" yazıveriyorum.

Sıkıldım...

Bu gün benim doğum günüm ve ben sıkıntıdan patlıyorum... 

Erol arayıp gelsene diyor, Filiz arayıp nerdesin diyor ve ben bunalıyorum...

Neden bunalıyorum, bilmiyorum...

Saat 11 civarı;

Masamı toplarken bir fatura çıktı karşıma, pembe kağıt üzerindeki yazıları okuyunca biraz daha kaçtı keyfim... 

Bilgisayarı çantama koyarken kullandığım parfümün çantama biraz dökülüp kokusunu bıraktığını daha yeni fark ettim. 

Çantamın düğmelerini kapattım, ceketimi giyindim ve ağır adımlarla odamın kapısına doğru yöneldim, elimi alüminyum kapı koluna dokunduğumda alüminyum kolun olması gerekenden daha soğuk olduğunu fark ettim, klimayı kapamamışım... 

Klimanın duvardaki kontrol panelinin üstündeki kapatma düğmesine bastığımda çıkan "dit" sesi binanın duvarları arasında yankılanırken ben kapıyı kapatmıştım çoktan...

"Exit" tabelalarının yeşil ışıklarıyla aydınlanan çok uzun olmayan koridordan yürürken yeniden yapmam dediğim bir şeyin içinde olduğumu düşünüyordum... 

Ofisin girişine inen merdivenlere geldiğimde telefonuma hala doğum günü mesajları geliyordu, daha çok sıkılmıştım ve telefonumu uçuş moduna aldım. 

Arabaya doğru ilerlemeden önce bir sigara yaktım, açık havada yıldızların altında, Büyükçekmece Gölü manzarasına karşı bir dal sigaraydı kendime doğum günü hediyem...

Arabayala yoldayeken saate baktığımda 12'ye geliyordu ve doğum günüm bitmişti...

En son ne zaman yemek yediğimi düşündüm, zannedersem Pazar günü arkadaşlarla yaptığımız kahvaltıydı, hem aldığım alkolün kokusunu azaltmak, hemde bir kaç şey atıştırmak için E5 üzerindeki bir çorbacıya girdim. 

Eve geldiğimde saat 1'e geliyordu, yorgundum ama hiç uykum yoktu... Odama geçtiğimde gün içinde aldığım bir kaç nota göz gezdirip ertesi günün planını yaptım ve kafamı yastığa koydum... Sabah erken saatte ofise gidip daha fazla çalışmalıydım!

Bir gün daha bitmişti ve bu gün benden bir yaş götürmüştü...

Ve ben hala bir daha yapmam dediğim şeyin içine nasıl düştüğümü anlamaya çalışıyordum...